Şehri kırıyorlar
Şehri ören tuğlaları birbirine kırdırıyorlar
Kadınların omuzları açıkta
Adamlar yüzlerini hayrat çeşmelerinde yıkıyor sabahları
Köpekleri trafik lambalarının düğmelerine basıyor
çöpleri ayrıştıkça
Medeniyet diş çıkarıyor…
Kırkayakları bir de tahtakuruları vardır bu şehrin
İşleri güçleri tıkırında
Keyifleri gıcır gıcır
Ahşap rabıtalara dadanık
Pencere pervazı kızları gibi çeneleri düşük
Bir huzur vermezler bebelerin tatlı düşlerine
Çocukları bu şehrin, bir rüya görür
Kırk şehir değiştirir bir gecede
Kırkayaklardan sebep
Başka bir kasabada kaplanların konuşabildiklerini duymuştum
Bu şehrin kaplanları dişlerini sıkıyor ancak
Çenesi uyuşmuş bu şehrin
Göğsü sıkışmış
Dil altı verin bu şehre
Dil altı verin.
Matkapla deliyorlar şehrin şakaklarını
Her gün bir dönem kapanıyor
Yağmur yağdığında tarih şehir oluyor, şehir tarih
Solucanlar ayaklarına kapanıyor sokak çalgıcılarının
O sırada aydınlık simalar tiner kokusunu yok etmeye
uğraşıyor harabelerin duvarlarına sinen
Bu isteri durdurulamaz bir hal alıyor
Bütün tırnaklar seferber edilmiş
Sıvaları soyuyor tırnaklar
Tuğlalar çırılçıplak kalıyor
Şehir utancından ölüyor
Simalar, bazı odaların baktığı aydınlık gibi aydınlık
Rutubetli, kesif
Leş kargaları şahinlerle bir olmuş,
gözlerini retinasına
dikmiş şehrin
Yırtık çok derin
Dikiş tutmayacak belli
Şehrin şakaklarından akan kan logarları tıkamış
Logar kapaklarını açın sonuna kadar
Şehir çok kan kaybediyor.
Öyleyse yeraltına insin tüm şairleri bu şehrin
Bir mezar taşı hazırlansın bu şehre
Ve inerken de herbiri bir çocuğu alsın kucağına,
Uykusunda kırk şehir değiştiren çocuk kalmasın yukarıda
Hepsi uyansın